Bir ANA ve “BİR YOL HİKAYESİ”
“tüm renkler siyaha bürünürdü,
anam ağıt yaktığında…
keder;
sel olup akardı,
can çekişen sokaklardan…
ve yağmur misali serpilirdi haykırışları,
mezarsız ölülerimizin üzerine”
Yıllar önce, evladını Kürdistan topraklarında süren savaşta yitirmiş bir Ana’nın yaktığı ağıda ilk defa şahit olduğumda, düğümlenen boğazımdan, daralan yüreğimden geçen yukarıdaki dizeyi şiir defterime ve yürek haneme böyle not etmiştim…
Şairler yürekleriyle konuşurlar. Hele bu bir Ana olunca, dizeler daha da sevgiyle yoğrulur, sözler; coşkunca akan Fırat gibi asi ve Ararat gibi heybetli olur… Bağrında taşıdığı keder yüküyle dolanır adım adım kadim Kürdistan coğrafyasını.
Sevgili Nuray Şen’in yeni çıkan “Bir Yol hikayesi” adlı şiir kitabını okuduğumda, yüreği de ülkesi gibi yaralı bir Ana’nın yıllara nakşedilmiş umutlarını, kederle sınanmış, sabırla yoğrulmuş ömrünü, zamanın şevkatli kollarına bırakılmış masum mektuplarını ve şiirin efsunlu dünyasına sığınmış, saçları ağıtlarla taralı bir ananın (anaların) yaralara merhem olan sevgi dolu sesini duydum…
Bir sürgün/gurbet şairinin özlem kokan masumiyetiyle yazılmış şiirler, bizi büyük trajedimizle yüzleştirmekle beraber, kaybettiğimiz tarifsiz güzellikleri bir ananın sevgi dolu yüreğiyle tarihe not düşüyor. Savaşta vakitsiz kaybetttiği evlatlarına ulaştıramadığı mektuplarını, şiirin hümanist dünyasından bizlere bir anne şefkatiyle sunuyor…
“Akşam döktü yüzünü
mor dağlara
yıldızlar çoğaldı gökyüzünde
katladı mektubu bir muska gibi
naylona sardı
yeleğinin koyun cebine koydu
tam kalbinin üstüne
yaldızlara baktı
ışıl ışıl
ne kadar da çoktular
bir tatlı hüzün gelip yapıştı gözlerine
bir yoğun hasret…
karanlık yuttu gözyaşlarını
sadece kendi bildi ağladığını”
Her satırında, paramparça olmuş ülkemizin yiğit evlatlarının toprağa gömülü son bakışlarıyla karşılaşır, onların son sözlerini duyar gibi oluruz.
Asırlık yaralarından hala kan sızan cennet ülkemizin acı gerçekleri, tüm ağırlığıyla oturur yüreğimize…
Şiirleri; Yaşamın en mutlu/mahsun dönemlerinden, en trajik akıbetlere doğru yapılan bir yolculuk gibi. Yaşamın sadece bir gül bahçesi olmadığı gerçekliğini şiirin iyileştirici havasıyla sunuyor bizlere…
Sevgili Nuray’ın dizelerinde yarım kalmış hayatlar ve yarım kalmış sevdaların burukluğuyla kedere gömülürüz. Ve Keşke’lerden geriye kalan belki’lerle yolculuk devam eder. İnatla, sevgiyle, yitik yılları not düşer yazıl(a)mamış tarihe ve şiirin kederli bedenine…
“Avucunda kırmızı elma
şu ceviz kadar olan
ne zaman kırılmış, dağılmıştı
fark etmedi
duymadı, görmedi, işitmedi
kaç dal kırıldı içinde
kaç bahar soldu bilemedi”
Ve usta Ahmed Arif’in deyimiyle;
“Yiğitlik inkar gelinmez
Tek’e-tek dövüşte yenilmediler…”
Tarihin delikanlı çocuklarının ruhu şad olsun… Teşekkürler bu güzel eser için sevgili Nuray.
Yüreğinden umut ve şiir eksik olmasın.
Nice güzellikleri yaşatmak dileğiyle..
Sevgilerimle…
Halil Alp
18 Nisan 2023